Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan, şüheda

Bu toprakların mayası, şehitlerin kanıyla yoğruldu. Her karışında bir kahramanın izi, bir ananın gözyaşı, bir yiğidin mücadelesi var. Ne var ki, tarih boyunca bu topraklarda yaşayanlar yalnızca dış düşmanlarla değil, birbirleriyle de mücadele etmeye zorlandı. Sağ-sol dediler, Kürt-Türk dediler, Alevi-Sünni dediler… Yıllarca kardeşi kardeşe kırdırdılar. Çünkü biliyorlardı ki, böl ve yönet en etkili taktikti. İnsanları birbirine düşman etmek, onları cehaletin karanlığına hapsetmek ve sonra adaleti kendi ellerinde oyuncak etmek, güç sahiplerinin en eski oyunuydu.

Bir ülkeyi yok etmek için bombalara, tanklara, dış tehditlere gerek yoktur. Eğitimi zayıflatın, insanları cahil bırakın, sorgulamayı unutturup ezberletin; işte o zaman bir toplumu kendi kendine çökertirsiniz. Bugün bakıyoruz, hâlâ en büyük kavgalar, en büyük düşmanlıklar bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor. İnsan, bilmediğinden korkar ve korktuğuna düşman olur. Okumayan, araştırmayan, karşısındakini anlamaya çalışmayan bir toplumda fikirler değil, nefret kazanır.

Eğitim sistemi ezbercilik üzerine kurulu. Çocuklar düşünmeye değil, itaat etmeye yönlendiriliyor. Farklı düşünmek bir tehdit olarak görülüyor. Oysa ilerlemenin, gelişmenin, barışın tek yolu sorgulamak ve öğrenmektir. Tarih, bize tekrar tekrar gösterdi ki, cehalet en büyük düşmandır ve eğer bu düşmanı yenemezsek, bizden sonrakilere de ancak karanlık bir gelecek bırakırız.

Bir toplumda adalet yoksa, huzur da yoktur. Eğer insanlar haklarını aradıklarında duvara çarpıyorlarsa, eğer güçlü olan her zaman haklı çıkıyorsa, eğer mahkemeler tarafsız değilse, o ülkede barış sadece bir hayalden ibarettir. Adalet, sadece mahkeme salonlarında değil, sokakta, okulda, iş yerinde var olmalıdır. Bir insan, etnik kimliği, inancı, siyasi görüşü nedeniyle ötekileştiriliyorsa orada adaletten bahsedilemez.

Bugün baktığımızda, en büyük çöküşün vicdanlarda yaşandığını görüyoruz. İnsanlar artık adalete inanmıyor, hukukun üstünlüğüne güvenmiyor. Çünkü sistem, güçlüyü koruyor, zayıfı eziyor. Oysa gerçek adalet, bir kişinin kim olduğuna bakmaz; ne olduğuna, hangi makama sahip olduğuna aldırmaz. Adalet, herkes için eşit olmalıdır, yoksa sadece bir baskı aracına dönüşür.
Ez cümle, bu yazdıklarım bir siyasi düşünce ürünü, taraf olma veya yanlı bir bakış açısı için değildir.
Geçmişte ve yakın zamanda yaşananları göz önünde bulundurarak diyorum ki, Türkiye bir hukuk ülkesidir, yönetim şekli Cumhuriyettir. Demokratik, laik ve sosyal bir devlettir. Bu vatanın ne bedellerle kazanıldığını unutmadan, bizi biz yapan değerleri idrak etmeliyiz.
Kim olursa olsun herkes varsa yaptığı hatanın da, varsa ihanetinde bedelini tabi ki ödesin. Fakat bunun yolu, yönetimi ve usulleri var. Toplumu bu kadar germeye, insanları taraf olmaya itmeye ve işin belki de nihayetinde toplumsal huzursuzluklara yol açacak adımlara gerek yok.
Bu ülke bizim ve başka Türkiye yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir